Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
again /əˈɡenst/ = ADVERB: tekrar, yeniden, yine, bir daha, gene, ayrıca, üstelik; USER: tekrar, yeniden, yine, daha, again, again

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
arms /ɑːm/ = NOUN: silâh, kucak, arma, cephane, koyun; USER: silâh, silah, kollar, kolları, kol

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
baby /ˈbeɪ.bi/ = NOUN: bebek, çocuk, yavru, piliç, çocuksu kimse, eser, sorumluluk; ADJECTIVE: bebek, küçük, bebeksi; VERB: şımartmak, bebek muamelesi yapmak; USER: bebek, bebeğim, bebeğin, bebeği, bebeğinizin

GT GD C H L M O
boom /buːm/ = NOUN: patlama, bumba, canlanma, seren, çıkış, vinç kolu, patlama sesi, uğultu, derinden gelen ses, ani artış; VERB: gürlemek, gümlemek; USER: patlama, boom, patlaması, bom, patlamasının

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
cause /kɔːz/ = NOUN: neden, sebep, sorun, dava, gaye, haklı neden, problem, amaç, dava konusu, iş; VERB: neden olmak, sebep olmak, doğurmak, yol açmak, meydan vermek; USER: neden, yol, sebep, neden olur, çünkü, çünkü

GT GD C H L M O
chicken /ˈtʃɪk.ɪn/ = NOUN: tavuk, piliç, tavuk eti, civciv, ödlek, kız, toy, cesaret yoklama oyunu, yavru kuş; ADJECTIVE: korkak, ödlek; VERB: korkak davranmak, korkudan çekinmek; USER: tavuk, chicken, piliç, tavuk eti

GT GD C H L M O
close /kləʊz/ = ADJECTIVE: yakın, kapalı, sıkı, saklı; ADVERB: yakın, yakından; VERB: kapatmak, kapamak, kesmek, bitirmek, yaklaşmak; NOUN: göğüs göğüse kavga; USER: yakın, kapatmak, kapatın, yakındır, close

GT GD C H L M O
coco /ˈkōkō/ = NOUN: Hindistan cevizi; ADJECTIVE: Hindistan cevizi liflerinden yapılmış; USER: Hindistan cevizi, koko, Coco

GT GD C H L M O
colombo = USER: colombo, kolombo,

GT GD C H L M O
com /ˌdɒtˈkɒm/ = USER: com, TR, COM bağlantı

GT GD C H L M O
cos /kəz/ = NOUN: marul; USER: marul, cos, çünkü

GT GD C H L M O
do /də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek; NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do; USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması

GT GD C H L M O
down /daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak; PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca; ADJECTIVE: aşağıya doğru; VERB: indirmek; NOUN: kuştüyü; USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru

GT GD C H L M O
everybody /ˈev.riˌbɒd.i/ = PRONOUN: herkes; USER: herkes, herkesin, herkese, her türlü, herkesi, herkesi

GT GD C H L M O
feedback /ˈfiːd.bæk/ = NOUN: geribesleme, geri bilgi akışı, ters tepki; USER: geribesleme, geri bildirim, geribildirim, geri besleme, geri bildirimi

GT GD C H L M O
feel /fiːl/ = VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek; NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi; USER: hissetmek, hissediyorum, hissedeceksiniz, hissedebilirsiniz, hissetmeye, hissetmeye

GT GD C H L M O
gee /dʒiː/ = NOUN: at; USER: Allah Allah, Gee, Tanrım, Vay, Vay be

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
gettin = USER: gettin, Ba, Başlark, Başlark e, büyüyorum,

GT GD C H L M O
girls /ɡɜːl/ = NOUN: kız, sevgili, kız arkadaş, hizmetçi kız; USER: kızlar, kız, kızların, girls, kızları

GT GD C H L M O
go /ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak; NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme; USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam

GT GD C H L M O
gotta /ˈɡɒt.ə/ = USER: lazım, gerek, gerekiyor, zorundasın, etmelisin

GT GD C H L M O
groove /ɡruːv/ = NOUN: oluk, yiv, çizgi, saban izi, adet, gelenek, mükemmel şey, harika şey; VERB: oluk açmak, yiv açmak, çizmek, alay etmek, uğraşmak, dalmak; USER: oluk, Sabit, yiv, groove, kanal

GT GD C H L M O
ground /ɡraʊnd/ = NOUN: zemin, yer, toprak, topraklama, kara, temel, saha, dip; VERB: topraklamak; ADJECTIVE: öğütülmüş, buzlu, çekilmiş; USER: zemin, toprak, yere, yer, topraklama

GT GD C H L M O
happy /ˈhæp.i/ = ADJECTIVE: mutlu, memnun, kutlu, iyi, mesut, sevinçli, sevindirici, çakırkeyif; USER: mutlu, mutluluk, memnun, happy, mutlu bir, mutlu bir

GT GD C H L M O
heart /hɑːt/ = NOUN: yürek, gönül, can, göbek, cesaret, kâlp, kupa, vicdan, orta kısım; USER: yürek, kalp, kalbinde, merkezinde, kalbi

GT GD C H L M O
here /hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte; USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan

GT GD C H L M O
hold /həʊld/ = VERB: tutmak, almak, barındırmak, alıkoymak, çekmek, dayanmak, durmak, kavramak; NOUN: tutma, tutunma, durdurma, ambar; USER: tutmak, tutun, basılı tutun, sahip, tutma, tutma

GT GD C H L M O
how /haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda; NOUN: yöntem, yapma yöntemi; USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır

GT GD C H L M O
http

GT GD C H L M O
i /aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I; USER: ben, i, ı, bir

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
kinda /ˈkaɪ.ndə/ = USER: tür, biraz

GT GD C H L M O
ladies /ˈleɪ.dizˌmæn/ = NOUN: kadınlar; USER: kadınlar, bayanlar, Ladies, Bayan, hanımlar

GT GD C H L M O
let /let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni; VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek; USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
loco /ˈlōcō/ = NOUN: lokomotif; ADJECTIVE: deli, kaçık; USER: lokomotif, loco, loko, The Loco, deli,

GT GD C H L M O
lovely /ˈlʌv.li/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, şirin; USER: güzel, güzel bir, hoş, lovely, hoş bir

GT GD C H L M O
lyrics /ˈlɪr.ɪk/ = NOUN: lirik güfte; USER: şarkı sözleri, sözleri, şarkı, lyrics, bulun

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
man /mæn/ = NOUN: adam, erkek, insan, işçi, er, beyaz adam, uşak, oyun taşı; VERB: adam atamak, adam yerleştirmek; USER: adam, erkek, insan, man, bir adam, bir adam

GT GD C H L M O
me /miː/ = PRONOUN: bana, beni; USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
move /muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil; VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak; USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek

GT GD C H L M O
mr /ˈmɪs.tər/ = USER: Mr-abbreviation, Mr, Mr, Mr; USER: mr, bay, Sayın, Sn, Sn

GT GD C H L M O
my /maɪ/ = PRONOUN: benim; USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam

GT GD C H L M O
nicer /naɪs/ = USER: güzel, daha güzel, güzel bir, hoş, daha hoş

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
pee /piː/ = VERB: işemek, çiş yapmak; NOUN: çiş, sidik, çiş yapma; USER: işemek, çiş, pee, tuvalete, Çişim

GT GD C H L M O
president /ˈprez.ɪ.dənt/ = NOUN: cumhurbaşkanı, başkan, devlet başkanı, genel müdür, rektör; USER: başkan, başkanı, cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanının, devlet başkanı

GT GD C H L M O
prove /pruːv/ = VERB: kanıtlamak, ispatlamak, göstermek, ispat etmek, denemek, ortaya koymak, çıkmak, sınamak, sağlamasını yapmak, tecrübe etmek, anlaşılmak; USER: kanıtlamak, ispat, kanıtlayabilirim, ispatlamak, kanıtlamaya

GT GD C H L M O
put /pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek; ADJECTIVE: sabit, hareketsiz; NOUN: hamle, yatırma; USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek

GT GD C H L M O
read /riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek; ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili; USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya

GT GD C H L M O
rice /raɪs/ = NOUN: pirinç, pilav; USER: pirinç, pilav, pirinci, rice, çeltik

GT GD C H L M O
round /raʊnd/ = ADJECTIVE: yuvarlak, küresel, tam; ADVERB: boyunca, etrafına, çepeçevre; NOUN: tur, daire, raund, dizi; PREPOSITION: etrafında, çevresinde; USER: yuvarlak, yuvarlamak, turu, tamamlayabilirler, tamamlamak

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
say /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim

GT GD C H L M O
says /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: diyor, söylüyor, söyledi, diyor ki, der, der

GT GD C H L M O
scream /skriːm/ = NOUN: çığlık, bağırma, feryat, haykırış, çok komik şey, komik tip; VERB: bağırmak, haykırmak, çığlık atmak, feryat etmek, uğuldamak; USER: çığlık, bağırmak, haykırmak, bağırma, feryat

GT GD C H L M O
see /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek

GT GD C H L M O
she /ʃiː/ = PRONOUN: o; NOUN: kadın; USER: o, diye, onun, kadın

GT GD C H L M O
shout /ʃaʊt/ = VERB: bağırmak, haykırmak, seslenmek, bağırarak söylemek; NOUN: bağırma, bağırış, ses; USER: bağırmak, not, bağırmaya, haykırmak, haykıracak

GT GD C H L M O
show /ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak; NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir

GT GD C H L M O
singin = USER: singin, şarkı söylüyorum, şarkı söylüyorlar, şarkı söylüyor, söyleyeme

GT GD C H L M O
sip /sɪp/ = NOUN: yudum, bir yudum, yudumlama; VERB: yudumlamak, yudum yudum içmek, azar azar içmek, çekmek; USER: yudum, sip, yudumlarken, yudumlayabilirsiniz, yudumlayabilir

GT GD C H L M O
smooth /smuːð/ = ADJECTIVE: düzgün, pürüzsüz, düz, yumuşak, akıcı, kolay, hoş, sakin; VERB: düzeltmek, yumuşatmak, düzleştirmek, sakinleştirmek; USER: pürüzsüz, düzgün, düzeltmek, yumuşatmak, düzgünleştirmek

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
sooth = NOUN: gerçek, hakikat; USER: hakikat, sakinleştirmeye, sooth, gerçekte, için gerçekte,

GT GD C H L M O
t /tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen

GT GD C H L M O
take /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır

GT GD C H L M O
tee /tiː/ = ADJECTIVE: t şeklinde; NOUN: t biçimindeki şey, golf topunun koyulduğu yer; USER: t şeklinde, tee, T, tişört, çay

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
treat /triːt/ = VERB: tedavi etmek, muamele etmek, davranmak, işlemek, ısmarlamak, ikram etmek; NOUN: zevk, ikram, ziyafet, ısmarlama, zevk veren şey; USER: tedavi etmek, tedavi, tedavisinde, tedavisi, ele

GT GD C H L M O
turn /tɜːn/ = VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek; NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm; USER: çevirmek, dönüş, açmak, edecek, açın

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
watch /wɒtʃ/ = VERB: izlemek, seyretmek, bakmak, gözlemek, kollamak, dikkat etmek, gözetlemek, beklemek; NOUN: saat, seyretme, nöbet, kol saati; USER: izlemek, seyretmek, izlenebilmesi, izleyebilirsiniz, izle

GT GD C H L M O
watching /wɒtʃ/ = NOUN: seyretme, gözleme, gözetleme; USER: seyretme, izlerken, izlemek, izliyor, izleme

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
while /waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit; ADVERB: iken; CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken; USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken

GT GD C H L M O
whisper /ˈwɪs.pər/ = NOUN: fısıltı, hışırtı, söylenti, ima; VERB: fısıldamak, hışırdamak, kulağına söylemek, dedikodu yapmak; USER: fısıltı, fısıldıyorum, fısılda, fısıldayabilir, fısıldamak

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
yo /jəʊ/ = USER: yo, yaşında, Yaşinda

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

103 words